4 Kasım 2013 Pazartesi
"DİN NASİHATTİR" NASİHATLAR
NASİHATLAR
بسم الله الرحمن الرحيم
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ ، وَالصَّلَوةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا سَيِّدِنَا وَمَوْلاَناَ مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى أَصْحَابِهِ وَأَتْباَعِهِ بِإِحْسَانٍ إِلَى يَوْمِ الدِّينِ ، آمِي1.
BÖLÜM
RASULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'İN HZ. ALİ RADIYALLAHU ANH'A NASİHATLARI
Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, Hazreti Fatıma ile Hz. Ali Radıyallahu anhuma’yı evlendirdiği zaman şu tavsiyelerde bulundu:
1-) Ey Ali! (Radıyallahu anh
Gelini evine götürdüğün zaman, çorabını ayağından çıkar ve ayağını yıka. Sonra o suyu evin her tarafına saç Allah Teala evinden yetmiş çeşit fakirliği giderir. Evinize yetmiş çeşit bereket getirir. Yetmiş çeşit rahmet nazil olur. Gelin cüzamdan, delilikten ve diğer hastalıklardan emin olur. 2-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Gelini ilk hafta ekşi yoğurt, ayran ve sirke yemekten menet.
Bunları menetmekteki sebebi soran Hazret-i Ali Radıyallahu anh'a Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
3-) "Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Ekşi olan yemekler. (Yoğurt, turşu vesaire gibi) rahimde kötü etki yaparak çocuk olmasını meneder. Evde bir hasırın bulunması çocuk doğurmayan kadından daha iyidir. Sirke yiyen kadın, hayız gördüğünde zor temizlenir. Ekşi elma yemek ise hayız kanını keser, birçok hastalıklara sebep olur."
Hazret-i Ali Radıyallahu anh rivayet ederek şöyle anlatıyor: "Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem beni huzurlarına çağırıp şöyle buyurdu;
4-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Senin bana olan yakınlığın, Harun Aleyhisselam’ın Musa Aleyhisselam’a olan yakınlığı gibidir. Ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir. Sana birtakım vasiyetlerim vardır. Eğer dinler ve tatbik edersen, şükredenlerden olur, şehitlik mertebesine ulaşırsın. Cenab-ı Allah kıyamet günü seni âlim ve fakih olarak diriltir.(Tavsiyelerim şunlardır)
5-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Müminin üç alâmeti vardır:
1. Namaz kılmak,
2. Oruç tutmak,
3. Sadaka vermek.
6-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Zalimin üç alameti vardır: ;"
1. Kendisinden daha zayıf olanları ezer,
2. Gücü yettiği zaman başkalarının mallarını zorla ellerinden alır,
3. Nerden yediğini, nereden giydiğini hiç kontrol etmez. Helal mi, haram mı hiç aldırış etmez. Ne bulursa yer, gider.
7-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kıskanç olanın üç alameti vardır:
1. Herkesin yanında bulunduğunda yaltaklanır, dalkavukluk yapar,
2.Huzurunda kendisine yaltaklık yaptığı kimsenin gıyabında, aleyhinde konuşur,
3. Bir kimseye gelen bela ve musibete sevinir.
8-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Münafığın üç alameti vardır:
1.Konuştuğu zaman yalan konuşur,
2. Verdiği sözde durmaz,
3. Emanete hıyanetlik eder.
9-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Tembellerde de alamet üçtür:
1. Allah’a ibadet ederken tembellik yapar,
2. Yaptığı ameli kusurlu ve noksan yapar,
3. Namazı vaktinde kılmaz, tehir eder.
10-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Tövbe edenin üç alameti vardır:
1. Kendisine haram olan şeylerden uzaklaşır,
2. İlim öğrenmeye hırslı olur,
3. Tövbe ettiği günahı bir daha işlemez.
11-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Akıllı insanın üç alameti vardır:
1.Dünyaya değer vermez, O’nu sevmez,
2. Sıkıntı ve eziyet çeker,
3. Bela ve musibet anında sabreder.
12-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Sabırlı olanın üç alameti vardır:
1. Kendisini ziyaret etmeyen akrabalarını ziyaret eder,
2. Kendisine iyilik yapmayanlara iyilik eder,(Bir şey vermeyenlere kendisi verir.)
3. Kendisine kötülük edenlere karşılık vermez.
14-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Ahmak insanın üç alameti vardır:
1. Allah Teala'nın emirlerini yerine getirmekte tembellik eder,
2. Lüzumsuz olarak çok konuşur,
3. Mahlûkata eziyet verir.
15-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) İyi insanların üç alameti vardır: 1. Yediği helaldir,
2. Memleketinde bulunan ilim meclisinde bulunur,
3. Namazı cemaatle kılar.
16-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Bedbaht olanların alameti üçtür:
1. Haram lokma yer,
2. İlim meclisinde bulunmaz, oradan uzak kalır,
3. Özürsüz olarak cemaate gitmez, namazı kendi başına kılar.
17-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Amelleri iyi olanların üç alameti vardır:
1. İbadetleri zamanında ve yerinde yapmaya çaba harcar,
2. Haram olan işlerden uzak kalır
3. Kendine kötülük yapanlara iyilik eder.
18-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Ameli kötü olanın da alameti üçtür:
1. Allah Teala'nın emirlerini yerine getirmekte tembellik eder,
2. Herkese kötülük eder
3. Kendisine iyilik edene de kötülük eder.
19-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Salih olan kimsede üç alamet bulunur:
1. Allah Teala’ nın emirlerini yerine getirip, iyi amelde bulunur,
2. Bilgisi ile dinini kuvvetlendirir,
3. Kendisi için sevdiğini, istediğini başkası için de sever ve ister.
20-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Muttaki olanın üç alameti vardır:
1. Fena insanlardan uzaklaşır,
2. Yalan söylemez,
3. Harama düşmek korkusundan birçok zamanlar helal olanı dahi terk eder.
21-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Günahkâr ve fasık olanın üç alameti vardır:
1.İşlerini sehiv (yanılgılı) ve hatalı yapar,
2. Oyun ve çalgı ile meşgul olur,
3. Unutkan olur.
22-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kalbi kararmış olanın üç alameti vardır:
1. Zayıflara ve düşkünlere merhamet etmez,
2. Hiç doymaz, aza kanaat etmez,
3. Kendisine ne söylense söylensin, öğüt ona fayda vermez.
23-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Doğru olan kimsenin üç alameti vardır;
1. İbadetini daima gizli yapar,
2. Düştüğü musibeti, uğradığı belayı kimseye anlatmaz,
3. Daima Allah Teala’yı zikreder
24-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Fasık olanın da üç alameti vardır:
1. Fitne ve fesadı sever,
2. İnsanların bela ve musibete uğramasını ister,
3. İyi işlerden kaçınır.
25-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Sefil ve aşağı olan kimsenin de üç alameti vardır;
1. Komşularına eziyet eder.
2. Günah işlemeyi sever,
3. Akrabası ile çekişir.
26-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Allah Teala’nın merhametinden merdud olan kimsenin üç alameti vardır:
1.Çok yalan konuşur,
2. Yalan yere çok yemin eder,
3. Başkalarının sırtından geçinir.
27-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) âbid olan kimsenin üç alameti vardır:
1. Allah Teala’ yı daima büyük, kendisini küçük görür.
2. Şehevi istek ve arzularını terk eder,
3. Allah Teala'nın rızasını kazanmak için O’nun huzurunda durmasını adet edinir.
28-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) İhlâslı olan kimse için üç alamet vardır:
1. Kendisine kötülük edenleri af eder,
2. Malının zekâtını verir,
3. Sadaka vermeyi çok sever.
29-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Cimrinin üç alameti vardır:
1. Açlıktan çok korkar,
2. İsteyiciden korkar, (isteyene bir şey verirsem fakir olurum diye korkar)
3. Kendisine iyilik edene hayır konuşur, ancak içten ona husumet eder.
30-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Yüreksiz olanın üç alameti vardır:
2. Kalbi katı olur,
3. Her şeyden şüphelenip, endişeli olur.
31-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Sabırlı olanın üç alameti vardır:
2. Allah Teala'nın emirlerini yerine getirmek suretiyle ibadet etmekte sabreder,
3. Günah işlememekte sabırlı olur.
32-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Seni seven ve dostun olan kimsenin üç alameti vardır
1. Sırrını gizler,
2. Senin için canını feda eder,
3. Malını senden esirgemez.
33-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) facir olan kimsenin üç alameti vardır:
1. Yemin etmekle övünür,
2. Kadınları aldatır,
3. Çok bühtan ve iftira eder,
34-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kâfir olan kimsenin üç alameti vardır
1. Allah Teala’ nın dininden şek ve şüphe eder,
2. Müminlere düşman olur,
3. İbadet ve taattan gafil olur.
35-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Allah Teala'nın rahmetinden uzak olanın üç alameti vardır;
2. Allah Teala'nın rahmetinden ümitsiz olur,
3. Allah Teala’nın peygamberine muhalefet etmeyi kendisine adet edinir.
36-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Günahları bağışlanmış olan kimsenin üç alameti vardır;
1. Allah Teala'nın azabından korkar
2. Allah Teala'nın mekrinden ve kahrından korkar,
3. Allah için yapılan vaaz ve nasihatten duygulanır, etkilenir.
37-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Allah Teala’nın katında İnsanların en hayırlısı o kimse-dir ki, o kimsenin herkese faydası dokunur, kimseye zararı dokunmaz. Kötü olan kimse de kinli, intikamcı ve insanlara kötülüğü dokunandır.
38-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Allah Teala'nın sevdiği kimse, ömrü uzun olup iyi amelli olandır. Allah Teala'nın sevmediği kimse ise ömrü uzun olup ameli iyi olmayandır. Bunların dışı günah yaldızları ile güzel olur, içi ise günah kirleri ile kirli ve paslanmış olur.
39-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Bundan daha kötü kimse, şerrinden kurtulmak için kendisine ikram ve ihsan edilen kimsedir. Bundan daha kötü olanı ise, zenginlere hürmet eden, fakirleri hor gören ve hiçe sayan kimsedir. Zenginlere çeşitli nimetleri ikram eder, fakat fakirlere bir parça ekmek bile vermez. Bundan daha beter olan kimse ise, kimseye karışmayan, tenha yerlerde bulunan ve gizlice yiyen, hiç kimseye bir şey vermeyendir. Bundan fena ve beter ise, Müslüman kardeşine dost göründüğü halde onu yıkan, felaketten felakete sürükleyendir.
40-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Doğru söyleyenin üç alameti vardır:
1. Kızdığı vakit doğru söylemek,
2. Kızmadığı vakit doğru söylemek,
3. İhtiyacı olduğu vakit doğru söylemek.
41-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kalbi öldüren şey beştir:
1. Çok yemek yemek,
2. Çok uyumak,
3. Çok konuşmak,
4. Çok gülmek,
5. Rızk için fazla endişe etmek, bunun için haramdan kaçınmamak.
42-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kalbin katı olmasına sebep olan da beştir:
1.Günah üzerine günah işlemek,
2. Tok iken yemek yemek,
3. Haksız yere mal elde edip, yığmak,
4. Namazı zamanında kılmamak,
5. Sol eliyle yemek yemek, su içmek.
43-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Beş şey unutkanlık verir:
1. Farenin artığını yemek ve içmek,
2. Kıbleye karşı su dökmek,
3. Duran suya su dökmek,
4. Kül üzerine su dökmek,
5. Haram gıda almak.
44-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kalbi parlatan da beştir:
1. İhlâs süresini çok okumak,
2. Az yemek yemek,
3. İlim meclisinde bulunmak,
4. Az pişmiş ekmek yemek,
5. Gece namaz kılmak.
45-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Beş şey kalbin karartısını giderir, kalbi nurlandırır:
1. İlim meclisinde hazır bulunmak,
2. Yetimin başını okşamak,
3. Seher vaktinde çok istiğfar etmek,
5. Çok oruç tutmak.
46-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Beş şey gözün nurunu artırır:
1. Kâbe-i Muazzama’ya bakmak,
2. Kur’an-ı Kerim’e bakmak,
3. Ana ve babanın yüzüne bakmak
4. Âlim olanın yüzüne bakmak.
5. Akarsuya bakmak.
47-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) İnsanı beş şey ihtiyarlatır:
1. Fazla borçlu olmak,
2. Çok üzüntülü ve kederli olmak,
3. Kadının nefesi erkeğe değmek,
4. Güzel kokuyu çok kullanmak,
5. Çok balgamlı olmak.
48-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Cennet kapısında, “Kim nefsine muhalefet ederse cennet onun yeridir”, diye yazıldığını gördüm. Cehennem de şöyle der: “Ey Rabbim! Beni niçin yarattın?”. Allah Teala şöyle buyurur: “Seni cimri ve kibirli olan için yarattım”. Cehennem de, “Ey Rabbim! Muhakkak ben onlar için yaratıldım”, der.
49-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
50-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Kâfir olsa bile komşuna yardımda bulun. Kâfir olsa da misafire ikram et. Kâfir olsalar bile ana ve babana ikram et. Kâfir de olsa isteyeni geri çevirme.
51-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Her kim ki haram yerse, kalbi kara, dini ve yakîni zayıf olur, duası kabul olunmaz. Böyle kimsenin ibadeti az olur.
52-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Günahkâr olan kimse Allah’a Celle Celaluhu'ya dua ettiğinde, -Cenab-ı Hakk’ın ilminde de o kimsenin o istediğinde helak olacağı tespit edilmişti-, Allah Teala meleklerine, “Onun istediğini kendisine verin. Ta ki sesi kesilsin” buyurur.
53-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Cenab-ı Allah bir kuluna gazap ettiğinde, ona haram mal nasip eder. 0 kuluna gazabı ziyadeleştiği zaman, onu dünya ile meşgul etmek ve dinden uzaklaştırmak için ona bir şeytanı musallat kılar. Bundan sonra kul,“Allah mağfiret edicidir. Merhamet edicidir”, diye kendisini aldatıp durur.
54-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Cenab-ı Hak sevdiği kulunun duasını bazen kabul etmez. Melekler, “Ey Rabbimiz! 0 kulunun duasını kabul buyur”, diye Allah’a niyazda bulunurlar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak meleklere şöyle buyurur “Kul, benim kulumdur. Benim kuluma siz benden fazla mı merhamet edersiniz? Ben onun dua ve niyazını severim, ben onun içini, yaptığını çok iyi bilenim.”
55-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Bir kişinin ölümü anı geldiğinde, bütün azaları birbirlerine selam verip vedalaşırlar. Birbirlerine, “Allah Teala'nın selamı üzerine olsun, ben öldüm, sen de öleceksin’ derler.
56-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) [1]çünkü Cenab-ı Allah kederli olanları sever. Üzerimize doğan hiçbir gün yoktur ki, bize şöyle demesin: “Ben senin yeni gününüm. Ne istersen yap, çünkü ben sana şahidim.” Her gelen yeni gece de insana aynı şeyleri söyler Binaenaleyh, gündüz ve gece ile sohbetini iyi yap. Allah Teala'nın emirlerini yerine getir, yasaklarından kaçın.
57-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Allah Teala’nın fazl-ı ihsanından helal rızk istemek her Müslüman üzerine farzdır.
58-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Abdest aldığın zaman, “İNNA ENZELNA HÜ” süresini oku. Çünkü Allah, sana her abdest aldığın zaman elli yıllık ibadet sevabını verir.
59-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Her kim ki abdest alırken ayaklarını yıkadıktan sonra on kere bana salâvat-ı şerife getirirse Allah Teala onun bütün gam ve kederlerini ferah ve sevince tebdil eder, o kimsenin duası Allah Teala katında makbul olur.
60-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Abdest aldıktan sonra taze su ile mesh et ve şöyle de:”SÛBHANEK’ ELLAHÜMME VE BİHAMDİKE EŞHEDÜ EN LA İLAHE İLLALLAH VAHDEKE LA ŞERİKE LEKE ESTAĞFİRÜKE VE ETÜBÜ İLEYKE VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDUKE VE RESÜLÜKE.”; Her kim ki, abdest aldıktan sonra böyle okursa onun bütün günahları bağışlanır
61-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Gün doğmadan ve sabah vakti girmeden her kim Allah Teala’yı zikrederse, onun günahları yedi kat göklerdeki yıldızlar adedince olsa bile günahlarını Allah Teala bağışlar ve onun azap görmesine Allah Teala asla razı olmaz.
62-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra, güneş doğup yükselinceye kadar yerinden kalkma. Sonra kalkıp iki rekât namaz kıl. Buna karşılık Cenab-ı Hak sana bir hac, bir umre yapmış kadar sevap verir. Ayrıca bir köle azat etmiş, bin dinar sadaka vermiş kadar sevap verir.
63-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Hazarda olsun, seferde olsun, kuşluk namazına devam et. Çünkü kıyamet günü cennet köşklerinin balkonlarından şöyle çağırırlar: “Nerededir o kimseler ki, onlar kuşluk namazını kılarlardı. Gelsinler selametle ve emniyet içinde kuşluk kapısından cennete girsinler.”
64-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Cenab-ı Hak, hiçbir peygamber göndermedi ki, ona kuşluk namazını kılmayı emretmesin.
65-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Her kim ki cuma günü boy abdesti alırsa onun iki cuma arasında işlediği günahları bağışlanır. Bu amel onun kabrinde nur olur. Mizanın ağır gelmesine vesile olur.
66-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)İçki içenle dostluk yapma. Çünkü o, Allah Teala'nın lanetine uğramış kimsedir. Zekâtını vermeyenle de ahbaplık etme. Çünkü onun düşmanı Allah Teala’dır. Faiz yiyenle dost olma. Çünkü kimse Cenab-ı Allah’a karşı savaş ilan etmiştir. Çünkü Allah Kur’an-ı Kerimde, “Eğer böyle yapmazsanız (faiz yemekten vazgeçmezseniz) Allah ve Resulü’ne karşı harp etmiş olduğunuzu bilin.” buyurmuştur.
67-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Kur’an-ı Kerim’i okurken, namaz kılarken bağırarak okuma. Dua ederken de bağırma. Namaz vakti geldiğinde hemen namazını kıl. Yoksa şeytan seni meşgul eder. Bir hayır yapmaya niyet ettiğin zaman da onu hemen yap. Yoksa şeytan seni o hayrı işlemekten menetmeye kalkışır.
68-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Kim ki işçi çalıştırıp ücretini tam vermezse, Allah Teala onun ibadetini kabul etmez. Ben de Kıyamet günü onun baş hasmı olurum.
69-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Cebrail Aleyhisselam, eğer ben Âdem neslinden olsaydım yedi işi muhakkak yapardım diye temennide bulunmuştur.
0 yedi iş şunlardır:
1. Beş vakit namazı cemaatle kılmak,
2. Âlimlerin meclisinde bulunmak,
3. Hastaları ziyaret etmek,
4. Cenaze namazını kılmak,
5. Susayanlara su dağıtmak,
6. İki dargın olanı barıştırmak
7. Yetimlere iyilikte bulunmak.
Ey Ali! (Radıyallahu anh) Sen de bunları yapmak için çaba harca.
70-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Yetim ağladığı zaman Arş-ı Ala titrer, sallanır. Allah Teala, Cebrail Aleyhisselam’a, “Bu yetimi ağlatan kimsenin yerini cehennemde hazırla, her kim ki yetimi sevindirirse onu cennetle müjdele ki ben onu cennette sevinçler içinde yaşatırım”, buyurdu.
71-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Cenab-ı Allah insanın bedeninde dilinden daha hayırlı bir organ yaratmadı. İnsan onunla cennete girer. Ondan da kötü bir uzuv yaratmadı. İnsan onunla cehenneme girer. Onu bir yırtıcı köpek gibi zindana koy.
72-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Her ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri oruç tut. Allah Teala bu günlerde oruç tutanların yüzlerini Kıyamet günü beyaz eder.
73-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)
Her kim ki ilimsiz ibadet ederse, o ibadetin kendisine olan zararı faydasından daha çok olur. 0 kimse bir sahrada yalnız başına dolaşan ve kendini önderi olmadığından dikenliğe salan kimse gibidir.
74-) Ey Ali! (Radıyallahu anh)Her kim ki, her gün yirmi beş kere,
ESTAĞFİRULLAH LİYE VE LİVALİDEYYE VE Lİ CEMİİ’L-MÜMİNİNE VE’L-MÜ’MİNATİ VE’L-MÜSLİMİNE VE’L-MÜSLİMÂTİ İNNEHU MÜCİBU’D-DA’VAT”
okursa Allah Teala o kimseyi kendisine dost edinir.
75-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Her kim ki günde on kere,
“LA İLAHE İLLALLAH KABLE KULLİ VAHİDİN -VE LAİLAHE İLLALLAH BA’DE KÜLLİ AHADİN LA İLAHE İLLALLAH YEBKA REBBÜNA VE YEFNA KULLU AHADIN."
diye okursa göklerde hiçbir melek kalmaz ki onun için bin kere istiğfar etmesin.
76-) Ya Ali! (Radıyallahu anh)Her kim ki her gün yirmi bir kere
"ALLAHUMME BARİK Lİ Fİ’L-MEVTİ VE FİMA BA’DE’L-MEVTİ" derse Cenab-ı Hak ona dünyada verdiği nimetlerin hesabını ahirette kendisine sormaz.
77-) Ya Ali!(Radıyallahu anh)Her kim ki her gün on kere, "ELHAMDULILLAHİ KULLİ EHADIN VE’L-HAMDÜ LİLLAHİ BA’DE KULLİ EHADİN YEBKÂ REBBUNA VE YEFNÂ KULLU EHADİN VE’LHAMDU LİLLAHİ ALA KULLİ EHADİN" diye okursa Allah Teala onun günahlarını bağışlar.
78-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Her kim ki benim üzerime yirmi dört saatte yüz kere salâvat-ı şerife getirirse o kimsenin günahları büyük günahlardan olsa bile ona şefaat etmem gerekli olur.
79-) Ya Ali! (Radıyallahu anh)Gece kalkıp namaz kıl! Bir koyun sağılacak kadar bir zaman içinde olsa bile, çünkü gece kılınan iki rekât namaz, Allah Teala katında gündüz kılınan bin rekât namazdan daha faziletlidir. Gece namaz kılanların yüzleri, gündüz kılanlarınkinden daha nurlu olur. 80-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Hiçbir müslüman'a, hatta hiçbir canlıya lânet etme çünkü yapmış olduğun lânet sana geri döner.
81-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Allah Teala’nın nimetlerine şükreden, belâlarına sabreden, yapmış olduğu günahlarına tövbe eden kimse, cennete istediği kapıdan girer.
82-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Kimseye muhtaç olmamak için çalışan kimse, sırat köprüsünden şimşek gibi geçer. Allah Teala ondan razı olur. Kim ki dünya malına tapar, haram-helal demeden mal mülk biriktirirse, Allah Teala ondan razı olmaz. Allah Teala'nın gazabına uğramış olarak O’nun huzuruna çıkar.
83-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Kim ki ihlâsla, bir Müslüman'ı yedirirse, Cenab-ı Allah ona bin sevap verir, bin günahını da bağışlar.
84-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Mazlumların inkisarından ve bedduasından uzak ol.
85-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Az borçlan. Ta ki borçsuz olarak yaşayasın, öldüğünde de borçsuz olarak ölüp, tekrar borçsuz olarak dirilesin. Borç dini harap eder. Borç insanın gündüzünü zelil eder, gecelerini de gam ve kederden hali bırakmaz.
86-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Her kim ki, cuma gecesi Bakara süresini okursa, o kimseye yedi kat gökten bir nur iner, o nur ki yedi kat yerin dibine kadar sirayet eder.
87-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Her kim ki, Duhan süresini okursa, onun yapmış olduğu ve yapacak olduğu bütün günahları bağışlanır. Yatarken, amenur resulu süresini okuyan kimseye Cenab-ı Hak gökteki yıldızlar kadar sevap verir.
88-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Uyumak istediğin zaman şunu okuman gerekir: "SÛBHANALLAHİ VE’L-HAMDU LiLLÂHİ VE L İLAHE İLLALLAHU VALLAHU EKBER, VELA HAVLE VELA KUVVETE İLL BİLLAHİ‘L-ALİYYİ ‘L-AZİM" "KULHU VE'LLAHU AHAD" süresini çok oku. Çünkü o Kur’an-ı Kerim’in kalbidir. Ayete’l-Kürsi’yi çok oku. Çünkü onun bir harfinde bin bereket ve bin rahmet vardır. Her kim uyurken, "Mülk" süresini okur ve, "ALLAHÛMME, I’SIMNÎ Bİ’L-İSLAMİ KÂİMEN VA’SIMNÎ Bİ’L-İSLAMİ RAKİBEN VELA TEŞMUT BÎ ADUVVEN VELA HÂSİDEN ALLAHUMME İNNÎ EÛZU BİKE MİN ŞERRİ NEFSİ VE MİN ŞERRİ KULLİ DÂBBETİN ENTE AHİZUN BİNÂSIYETİHA VE ESELUKE MİNE’L-HAYRİ KULLİHİ"derse. Allah Teala onu bütün mahlûkatın şerrinden korur.
89-) Ya Ali! (Radıyallahu anh)"Haşr" süresini oku ki, dünya ve ahiretin şerrinden korunasın.
90-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Zeytinyağı ye ve onunla kendini yağla.
91-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Bir bela ve musibetle karşı karşıya bulunduğun zaman, "SUBHANEKE RABBİ LA İLAHE İLLÂ ENTE ALEYKE TEVEKKELTÜ VE ENTE RABBU’L-ARŞİ’L-AZÎM" diye oku. Ve Cebrail Aleyhisselamın bana öğrettiği şu duayı çok oku "ALLAHUMME İNNÎ ES’ELUKE EL-AFVE VE’L-AFIYETE FI’D-DÜNYA VE’L-AHIRETİ"
92-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Cenabı Hakk’ı kederli iken zikret ve şöyle de:YA HAYYU YA KAYYÛM YA LA İLAHE İLLÂ ENTE BİRAHMETİKE ESTEĞÎSU FAĞFiRLÎ VESLIH LÎ ŞE’NÎ VE FERRİC-HEMMİ"
93-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Yemeğe başlarken tuz ile başla. Yemekten sonrada tuz al çünkü tuz yetmiş derde devadır. Yemeğe çörek otu koy. 0 da her derde devadır.
94-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Yeni ay gördüğün vakit, tekbir getir ve "LA İLAHE İLLALLAHU VALLAHU EKBER VE EAZZU VE A’ZAMU VE EKBERU MİMMÂ EHAFU VE EHZER"
95-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Bir kimseden bir şey isteyeceğin zaman Ayete'l-Kürsi’yi oku. Onun yanına giderken sağ ayağınla adım atarak git. 96-) Ya Ali!(Radıyallahu anh) Yedi kimse vardır ki benim ümmetimden, onlar cennete girerler:
1. Tövbe eden delikanlı,
2. Sadakayı gizli olarak veren kimse,
3. Haramdan kaçınan kimse, kuşluk namazını kılan kimse,
4. Malının elinden gideceğini bilse bile bir vakit namazın cemaatle kılmasını isteyen ve bir vakit namazın geçmesine bile razı olmayan kimse.
5. Allah Teala korkusundan daima ağlayan, gözlerinden yaş döken kimse,
6. Âlimler ile oturan kimse,
7. Allah Teala için bir mümini seven ve ona ikram eden kimse.
97-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Bir müminin üzerinden kırk gün geçer de, âlimlerin meclisine oturmazsa, o kimsenin kalbi kararır, büyük günah işler. Çünkü ilim, kalbi daima canlı tutar. İbadet de ancak ilimle olur.
98-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Günahtan kendisini menedecek mana ve takvaya sahip olmayan kimsenin yerin altında, yani kabirde bulunması hayatta olup dünyada bulunmayandan daha hayırlıdır.
99-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Bir şey pişirdiğin vakit onu çok iyi pişir. Yerken de çok çiğne. Kâfirlerle savaştığın zaman, Kur’an-i Kerim okuduğun zaman ve farz namazından sonra, yağmur yağdığı zaman dua et
100-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Her kim ki bir köre elini sürer onun gönlünü alırsa, Allah Celle Celalahü onun yüz bin günahını bağışlar. Sol elini sağ elinle tut. Böyle olan kimseye Cenab-i Hak saliha ve kendisine itaatkâr bir kadın ihsan eder. Onun gönlünü hoş tutar, komşularının kendisinden razı olmasını sağlar.
101-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Evinde bal, çörek otu bulunduran kimse için melekler istiğfar ederler. Suret, köpek ve şarap bulunan eve melekler girmezler. Ana ve babasına asi olan, kendisine hiçbir zaman misafir gelmeyen kimsenin evine de melekler girmezler.
102-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Sefere veya muharebeye gittiğin zaman, evden çıkmadan önce "Yâsîn"süresini oku. Aynı zamanda on kere de "İnnâ enzelnahû" süresini oku. Allah Teala (şeytanın) şerrinden korur.
103-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Bir zalimden korktuğun zaman, "YA İLÂHE CEBRAİL VE MİKAİL VE AZRAİL VE İLÂHE İBRÂHİM VE İSMÂİL VE İSHÂKE VE MUNZİLE'T-TEVRÂTİ VE’L-İNCÎLİ VE’Z-ZEBÛRİ VE’L-FURKÂNİ KUN LÎ CÂREN ">MİN FULAN BİN FULAN MİN KEZA VE KEZA" diye oku.
104-) Sefere çıktığın zaman da "YA ARDU AMENTÜ BİRABBÎ VE RABBİKE' LLAHU ELLEZİ LÂ İLÂHE İLLÂ HUVE'L-LEZİ HALAKANÎ VE HALAKAKE EÛZU BİLLAHİ MİN ŞERRİKE VE MİN ŞERRİ MA YEDUBBU ALEYKE VE MİN ŞERRİ KULLİ ESVEDİN VE ESEDIN VE MİN ŞERRİ VALİDİN VE MÂ VELEDE" diye oku.
105-) Ya Ali! (Radıyallahu anh)"ALLAHUMME ÎNNÎ ES’ELU KE Bİ HAKKI MUHAMMEDİN VE ÂLİ MUHAMMEDİN İLLÂ NECCEYTENİ"Hazret-i Ali Radıyallahu anh;"Ya Rasulullah, senin âlin kimdir?"Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem;"Benim âlim, her temiz ve muttaki olan kimsedir," buyurdu. "Bir köye (veya şehre), "ALLAHUMME İNNÎ ES’ELUKE HAYREHA VE HAYRE MEN BİHA VE EÛZU BİKE MİN ŞERRİHA VE MİN SERRİ MEN BİHA"diye okumadan o köye girme." Yemek yerken üç parmağınla ye. Çünkü Şeytan iki parmağıyla yemek yer. Hiçbir kimsenin yüzüne tokat vurma Kimsenin kabahatini yüzüne vurma. Doğruyu söylediğin kimse dostun olsa bile gerçek ne ise onu söyle.
106-) Ey Ali! (Radıyallahu anh) Bu vasiyetimi iyi koru. Tıpkı, ben âlemlerin Rabbi olan Allah Teala’dan bana tebliğ eden Cebrail Aleyhisselam'dan işittiğimde koruduğum gibi.
107-) Ya Ali! (Radıyallahu anh) Sen bu tavsiyelerimle gelip geçenlerin ve geleceklerin ilimlerini ver."HAZRETİ ALİ RADIYALLAHU ANH İLMİN KAPISIDIR Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem, "Ben ilmin şehriyim, Ali ise ilmin kapısıdır"buyurmuştur.Bu hadis-i şeriften ötürü Hariciler, Hazret-i Ali Radıyallahu anh'ı çekemediler. Âlimlerinden on kişi bir araya gelip,"Her birimiz bir meseleyi Ali'ye (Radıyallahu anh) soralım. Eğer her birimizin sorularına ayrı ayrı cevap verirse onun âlim ve faziletli olduğunu anlarız" dediler ve Hazret-i Ali Radıyallahu anh'ın huzuruna çıktılar. İçlerinden biri Hazret-i Ali Radıyallahu anh’a sordu: " Ya Ali, ilim mi üstündür, yoksa mal mı?Hazret-i Ali Radıyallahu anh:"İlim üstündür. Çünkü ilim peygamberlerden miras olarak kalmıştır. Mal ise Firavun’dan, Karun’dan ve Hâman’dan miras kalmıştır" buyurdu. ;
İkinci şahıs sordu: "Ya Ali, ilim mi üstündür, yoksa mal mı?"Hazret-i Ali Radıyallahu anh şöyle cevap verdi:"İlim üstündür. Çünkü ilim, sahibini korur. Mal ise koruyamaz. Bilakis malı sahibi korumak zorundadır."
Üçüncü şahıs:"Ya Ali, ilim mi üstündür, yoksa mal mı?" diye sordu.Hazret-i Ali Radıyallahu anh; "İlim üstündür. Çünkü ilim sahibinin düşmanı yoktur, dostu çoktur. Mal sahibinin ise dostu yoktur, düşmanı çoktur" buyurdu.
Dördüncü şahıs:"Ya Ali, ilim mi üstündür, yoksa mal mı?" diye sordu.
Hazret-i Ali Radıyallahu anh;"İlim üstündür. Çünkü ilim harcandıkça fazlalaşır, mal harcandıkça noksanlaşır" buyurdu.
Beşinci şahıs;"Ya Ali, ilim mi üstündür, yoksa mal mı?" diye sordu.
Hazret-i Ali Radıyallahu anh;"İlim üstündür. Çünkü ilim sahibi büyük isimlerle anılır mal sahibi ise cimrilikle yâd edilir", buyurdu.
Altıncı şahıs da aynı soruyu sordu.
Hazret-i Ali Radıyallahu anh ona da;"İlim üstündür. Çünkü mal hırsızlardan korunur. İlim ise hırsızlardan korunmaz" diye cevap verdi.
Yedinci soru sahibine ise şöyle cevap verdi;"İlim üstündür. Çünkü mal çok durmakla zayi olur. İlim ise çok durmakla zayi olmaz."
Sekizinci şahsa:"İlim üstündür. Çünkü ilim kalbi nurlandırır, mal ise kalbi karartır" dedi.
Dokuzuncu şahsa şöyle cevap verdi;"İlim üstündür. Çünkü mal, sahibini kibre götürür, o kadar ki zengin olan kimse, ilahlık davasında bulunur. İlim ise böyle değildir. İlim, sahibini tevazua götürür, büyüklük taslamaktan uzaklaştırır."
Onuncu şahsa da şöyle cevap verdi;"İlim üstündür. Zira mal kalbin katılaşmasına sebep İlim ise aksine kalbin yumuşamasına, merhametli olmasına sebep ve vesile olur." Bundan sonra Hazret-i Ali Radıyallahu anh şöyle buyurdu."Eğer bunlar benden devamlı olarak soru sorsalardı, her birine başka başka olmak üzere kendilerine cevap verirdim"Hazret-i Ali Radıyallahu anh'da bu ilmi üstünlüğü gören o on Haricî Hazret-i Ali Radıyallahu anh'a teslim oldular, onun emirlerine itaat ettiler.
وَ آخِرُ دَعْوَيناَ أَنِ الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ ،
وَالصَّلَاةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِناَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ وَ آلِهِ وَ أَصْحَابِهِ
وَ مَنْ تَبِعَهُ بِاِحْسَانٍ اِلَى يَوْمِ الدِّينِ
2. BÖLÜMİMAM-I AZAM EBU HANİFE RAHMETULLAHİ ALEYH'TEN TEVHİD RİSALESİ(VEYA İMAM EBÛ YUSUF’A VASİYETİ)
İMAM-I EBU YUSUF'A NASİHAT MAKALESİ -1“Allah Teala seni ve bizi doğru yola iletsin. Biliniz ki, Allah’a iman hususunda her mükellefin şunları bilmesi vaciptir:Allah Teala mülkünde birdir. Bu âlemi, yukarısını, aşağısını, bütünüyle arşı, kürsiyi, gökleri ve yeri, bunların arasında ve içinde bulunan bütün mahlûkları 0 yarattı.
Hepsi O’nun kudreti altında zebundurlar, O’nun izni olmadıkça hiçbir zerre hareket edemez.
;O’nunla beraber halkı (mahlûkatı, yaratılmışları) idare eden başka bir tedbir sahibi yoktur.
Bu mülkte O’nun şeriki yok. 0, Hay ve Kayyum’dur.
Kendisine gaflet ve uyku gelmez.;Gaipte (gaip âleminde) ve hazırda (şahadet /müşahede âleminde) olanları bilir.Yerde ve gökte hiçbir şey ondan gizli kalmaz. Karada ve denizde olan her şeyi bilir.;Düşen bir yaprak, arzın karanlıklarında bir habbe yoktur ki, onu bilmesin. Yaş, kuru hepsi Kitab-ı Mübin’de mevcuttur. 0, her şeyi ilmi ile kaplamış, her şeyin sayısını hesaplamıştır. İstediğini yapar ve ne dilerse ona gücü yeter. Mülk O’nun, aziz etmek, beka vermek, mani kılmak O’nun, yargılamak, emretmek O’nundur. Hamd ü sena O’na ve güzel adlar (Esma-i Hüsna) O’nundur. O’nun hükmüne karşı savunma yapacak ve verdiğine karşı gelecek bulunamaz. 0, mülkünde dilediğini yapar ve yarattıklarına dilediği gibi hükmeder. Ne sevap umar; ne de ikabtan (ezadan/azabtan) korkar. O’nda kimsenin hakkı ve kimsenin hükmü olamaz. 0, her kime nimet verdi ise lütfetmiş, kime ceza vermiş ise adalet etmiştir.
Herkes sorumlu oldukları halde, 0, yaptığından sorumlu olmaz. Halktan (mahlûkattan /yaratılmışlardan) evvel vardı.O’nun için evvel ve son, alt ve üst, sağ ve sol, ön ve arka, bütün ve parça yoktur.
;O’na, nerede idi ve ne zamanda idi ve nasıl idi, denemez.
Mekânı tekvin (yaratan) eden ve zamanı tedbir eden O’dur.
Mekân ile hususiyetlendirilemez.
Zaman ile ve diğerleri ile kefiyetlendirilemez.
Evvel ve ahir Zahir ve batın 0.
Her şeyi bilen 0.
Zihinde hususileştirilmez.
Nefiste temessül edilemez (örneklendirilemez) ve hem de tasavvur edilemez, akılda keyfiyetlendirilemez.Düşünce ve tahavvül ona ulaşamaz, uç ve kenar ile çevrilemez.
O’nun gibi hiçbir şey yoktur.İşitici ve görücü o’dur. Ne güzel sahip ve ne güzel yaratıcıdır.
Arifler O’nu fiillerinden bildiler ve azametinin mahiyetine ulaşmak için uğraşmaya kalkmadılar. Münezzeh ve müteal olan Allah, fikre ve hayale gelen şeyin ötesindedir.”
İMAM EBU YUSUF'A NASİHAT MAKALESİ -2- İTİKAD RİSALESİ ve NASİHAT KİTABI
İmam-ı Azam Ebu Hanife, vasiyetini yazdırırken buyurdu ki:
"Arkadaşlarım biliniz ki (Allah Teala sizleri işlerinizde muvaffak kılsın), Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebi on iki haslete itikat üzerinedir. Bu hakikatler üzere doğru hareket edenler sırat-ı müstakime hidayet eylemiş olurlar.
BUNLARDAN BİRİNCİSİ İMANDIR;
İman, dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir.
Yalnız ikrar ile iman olmaz; zira böyle olsaydı, bütün münafıkların mümin olmaları lazım gelirdi. Keza yalnız marifette
iman değildir. Zira marifet iman olsaydı, Ehl-i Kitap’ın hepsinin mümin olmuş olması lazım gelirdi. Cenab-ı Allah, münafıklar hakkında,
">إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ
“Münafıklar sana geldiklerinde şahitlik ederiz ki sen Allah'ın peygamberisin derler. Allah'ta bilir ki sen elbette kendisinin peygamberisin. Allah şahadet eder ki, münafıklar yalancıdırlar”
[4] Ehl-i Kitap hakkında da,
">الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمْ وَإِنَّ
“Onlar ki, kendilerine kitap indirilmişlerdir, kendi çocuklarını bildikleri gibi Peygamberi bilirler. Buna rağmen onlardan bir grup bile bile hakkı gizler.”
[5]buyurmuştur.
">İman artıp eksilmez;
Zira imanın eksilmesi küfrün artması ile tasavvur olunabilir, artması da küfrün azalması ile tasavvur olunabilir. Bir şahsın aynı zamanda hem mümin, hem kâfir olması ise nasıl caiz olur?!
Binaenaleyh mümin, hakkıyla mümindir, kâfir de tamamen kâfirdir. İmanda şek (şüphe) olmadığı gibi küfürde de şek olmaz. Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: ;أُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا لَّهُمْ دَرَجَاتٌ عِندَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ “İşte, onlar hakkıyla müminlerdir; Onlar için rableri katında dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızk vardır"
[6] أُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
[7]Ümmet-i Muhammed'den asi olanların hepsi hakkı ile müminlerdir, kâfir olamazlar.Amel imandan ayrıdır;
Bunun delili şudur: Zira amel, müminden birçok vakit kalkar, bu halde iman da ondan kalkmıştır denilemez.
Mesela adet gören bir kadından (adet zamanında) Cenab-ı Allah namazı kaldırmıştır. Fakat ondan iman da kalkmıştır denilemez veya Allah Teala'nın ona, “İmanını da terk et”, dediğini söylemek caiz değildir.
Mesela, din ona, “Orucu terk et, sonra kaza edersin”, der: Fakat “İmanı terk et, sonra kaza edersin” demez. “Bir fakirin zekât verme mecburiyeti yoktur”, denildiği halde, “Fakir için iman etme mecburiyeti yoktur”, demek caiz değildir. Hayrı ve şerri takdir etmek ise kâmilen Allah Teala'nındır.
Eğer bir kimse “Hayır ve şer’ Allah Teala'dan başkası tarafından takdir edilir”, derse kâfir olur ve tevhid akidesi bozulur.
İKİNCİSİ; İKRAR EDERİZ AMEL ÜÇTÜR;
Bunlar farz, fazilet ve masiyettir.
Farz, Allah Teala'nın emri, dilemesi, sevmesi, rızası, takdiri, yaratması, hükmü, ilmi, muvaffak kılması Levhi mahfuz’da yazması iledir.
Fazilet, Allah Teala'nın emri ile değildir,
Lakin dilemesi ile muhabbeti, rızası, kazası, takdiri, hükmü, ilmi, tevfiki, yaratması ve Levhi mahfuz’da kitabeti (yazması) iledir. Masiyet ise Allah Teala'nın emri ile değildir, meşiyeti (dilemesi) iledir.
Muhabbeti ile değil kazası iledir. Rızası ile değil takdiri iledir. Tevfiki ile değil, hizlânı (yardım etmemesi) iledir. İlmi ile ve levh-i mahfuz’da yazmış olmasıyladır.
ÜÇÜNCÜSÜ; İKRAR EDERİZ;
Allah Teala arş üzerine ihtiyacı olmaksızın ve üzerinde kararlaşmış olmaksızın istiva etti. O, arşın da, arştan gayrının da hiçbirine muhtaç olmadan koruyucusudur.
Eğer mahlûklar gibi muhtaç olsaydı, âlemi yoktan var edip onu düzenlemeye kadir olamazdı.
Eğer oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, arşı yaratmadan önce nerede olurdu? Allah Teala bundan çok çok âlidir.
DÖRDÜNCÜSÜ; İKRAR EDERİZ;
Kur’an, gayr-ı mahlûk (hadis /Sonradan yaratılan olmayan) olan Allah Teala kelamı ve Allah Teala'nın vahyi ve tenzilidir.
Allah Teala'nın aynı (bizatihi kendisi) veya gayrı (ondan ayrıda) olmayıp tahkike (hakikate) göre sıfatıdır.
Mushaflarda yazılmış, dillerle okunmuş, içimizde ezber edilmiştir.
Fakat hiçbirine hulul etmemiştir. Hibr (Mürekkeb), kâğıt, yazı, kulların fiilen oldukları için mahlûkturlar.
Allah Teala'nın kelamı ise mahlûk değildir. Zira yazı, harfler, kelimeler ve ayetler Kur’an’ı anlamak için kulların muhtaç olduğu birtakım delaletlerdir.
Kelamullah ise Allah Teala'nın zatı ile kaimdir. Şu kadar ki, Allah Teala'nın kelamının manası bu eşya ve bu delaletlerle anlaşılabilir. Binaenaleyh, “Allah Teala'nın kelamı mahlûktur”, diyen Allah Teala'ya küfretmiş (inkâr etmiş) olur.
Allah Teala ise kendisinde olanlardan ayrılmayan bir ma'buddur. Kelamı da kendisinden ayrılmadan okunmakta ve hıfzedilmiş bulunmaktadır.
BEŞİNCİSİ; IKRAR EDERİZ Kİ;
Peygamberimiz Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Sonra bu ümmetin en faziletli adamı Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu anh, sonra Ömer Faruk Radıyallahu anh, sonra Osman Radıyallahu anh, sonra Ali Radıyallahu anhtır. Allah hepsinden razı olsun. Bu ikrarımızın delili şu ayettir:
>وَالسَّابِقُونَ الأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالأَنصَارِ وَالَّذِينَ
اتَّبَعُوهُم بِإِحْسَانٍ رَّضِيَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُواْ عَنْهُ وَأَعَدَّ
لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا
(İslam dinine girme hususunda) Öne geçen ilk (sabıkûn ve evvelûn) muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, İşte Allah onlardan razı olmuştur. Onlarda Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” Bunlardan her kim en önce Müslüman olmuş ise, o en faziletli olandır. Onları her mümin sever, şaki ve münafık olan ise onlara buğz (nefret) eder.
ALTINCISI; İKRAR EDERİZ Kİ;
Kişi; işi, sözü, bilgisi ile beraber mahlûktur; Fail (işleyici kişi) mahlûk olunca onun işlerinin mahlûk olması hiç söz götürmez.
YEDİNCİSİ; İKRAR EDERİZ Kİ;
Allah Teala halkı (mahlûkatı) yarattı. Hiçbirinin takati yoktu. Hepsi zayıf ve acizlerdi, Allah Teala onları vasıflandırdı, rızıklandırdı. Zira Kur’an-ı Kerimde:
اَللَّهُ الَّذِي
خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ هَلْ مِنْ
شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذَلِكُمْ مِنْ شَيْءٍ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى
عَمَّا يُشْرِكُونَ “Allah’tır ki, sizleri yaratmış, sonra rızıklandırmıştır, sonra o sizi öldürür, daha sonra da sizi diriltecektir. Peki, sizin Allah 'a eş tuttuğunuz ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.” buyrulmuştur.
Helal kazanç, helalinden mal biriktirmek, helaldir. Haramdan mal toplamak da haramdır.
;İnsanlar üçsınıftır: İmanında halis olan mümin, küfründe ayak direyen kâfir, ikiyüzlülükte soytarılık eden münafık. Allah mümine ameli; kâfire imanı; münafığa hulûs üzere olmayı far kılmıştır. Zira Cenab-ı Allah,
“Ey nas (insanlar)! Rabbinize takva üzere olunuz (ondan korkunuz). Çünkü kıyametin depremi çok büyük bir şeydir.”
[10]Yani “Ey müminler, itaatli olunuz” ve ‘Ey kâfirler, iman ediniz” “Ey münafıklar, hulûs üzere[11] olun” buyurmuştur.
SEKİZİNCİSİ; İKRAR EDERİZ Kİ;
İnsanın gücü (istitatı) fiili ile beraber olup fiilden evvel ve fiilden sonra değildir.
Zira insanın gücü, fiilden evvel kendisinde var olsaydı, kişi muhtaç olduğu anda (fili halinde) Allah Teala'dan müstağni kalırdı. Bu ise nas hükmüne aykırı düşer. Zira Cenab-ı Allah....وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ “Allah gani’dir. Sizler muhtaçlarsınız" [12] buyurmuştur.
Eğer insanın gücü fiilden sonra olsaydı, fiilin meydana gelmesi muhal olurdu. Zira hiçbir şey güç ve takat olmadıkça husule gelemez.
DOKUZUNCUSU; İKRAR EDERİZ Kİ;
Mestler üzerine, meshin hükmü yerli (mukim/hazari) için bir gün bir gece, yolcu (seferi) için üç gün gece sürmek icap eder.
Zira hadis-i şerif öyle gelmiştir. Bunu inkâr edenin küfründen korkulur. Bu hadis-i şerif tevatürle sabit olan haberlere yakın bir kuvvettedir.
Yolcunun, yolculukta namazı kısaltması,
orucunu yemesi Kitabın nassı ile verilen bir ruhsattır. Cenab-ı Allah, أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ
مَرِيضًا أَوْ عَلَى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ وَعَلَى الَّذِينَ
يُطِيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكِينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَهُوَ خَيْرٌ
لَّهُ وَأَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Oruç sayılı günler olarak yazıldı.
Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa, tutamadığı günler kadar diğer günlerde tutar. (Devamlı hastalık,
şeyh-i fani olmak vb. özürle) devamlı olarak oruç tutmaya gücü kalmamış olanlara ise bir fakir doyumu fidye gerekir.
(Bunun dışında) Kim bir hayır yaparsa o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz (her güçlüğe rağmen) Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”[13] buyurmuştur.
ONUNCUSU; İKRAR EDERİZ Kİ;Allah Teala kaleme yazsın diye emretti. Kalem de, “Ne yazayım?” deyince, Allah, “Kıyamet gününe kadar olanları yaz,” buyurdu.
Zira Kur’an-ı Kerim’de, وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ وَكُلُّ صَغِيرٍ وَكَبِيرٍ مُسْتَطَرٌ "Yaptıkları her şey kitaplardadır.
Her küçük ve büyük satır satır yazılmıştır."
[14]ONBİRİNCİSİ; İKRAR EDERİZ;Kabir azabı şüphesizdir. Münker ve Nekir’in suali de vardır. Zira bu bölüme ait hadis-i şerifler vardır.
Cennet ve Cehennem de vardır ve bunlar Cehennemlikler ve Cennetlikler için (yaratılmışlar) halk olunmuşlardır.
Zira Cenab-ı Allah müminler hakkında, تِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي نُورِثُ مِنْ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيًّا "Kullarımızdan takva sahiplerine vereceğimiz cennet işte budur"
[15] buyurmuş, kâfirler hakkında da, وَاتَّقُواْ النَّارَ الَّتِي أُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ “Kâfirler için hazırlanmış olan cehennemden sakının"[16]buyurmuştur.
Allah Teala bunları sevap vermek ve ikab [eza] etmek için yaratmıştır. Mizan da haktır, zira Allah,وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ “Biz kıyamet gününde adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez.
(Yapılanlar) bir hardal tanesi kadar da olsa, onu (adalet terazisine) getiririz.
Hesap görenler olarak biz yeteriz."[17]Defterlerin okunacağı da haktır.
Zira Allah Teala, “Kitabını oku, bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter”[18] buyurmuştur.
ON İKİNCİSİ; İKRAR EDERİZ Kİ;Allah Teala her kişiyi öldükten sonra diriltir ve onları elli bin sene miktarı bir zamanda cezalandırmak ve sevaplandırnak ve hakları haklaştırmak için ölümden kaldırır. Zira Kur’an-ı Kerim’de “Kendisinde şüphe olmayan kıyamet vakti de gelecek. Allah kabirlerde olanları diriltip kaldıracaktır” [19]buyrulmuştur.Cennetlik olanların keyfiyetsiz ve cihetsiz olarak Allah Teala'yı görmeleri de haktır.
Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in, Cennetlik olanlara, büyük günah işlemiş olsalar da şefaat etmesi haktır.
Hz. Hatice Radıyallahu anha’ dan sonra
Hz. Ayşe Radıyallahu anha bütün kadınların efdalidir. Müminlerin annesi, Rafızîlerin iftiralarından beri ve paktır. Ona zina isnat edenin kendisi zina mahsulüdür.
Cennet ehli Cennette, Cehennem ehli Cehennemde ebedidirler. Zira Cenab-ı Allah müminler hakkında,
وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ
"İman eden ve Salih amelleri işleyenler işte onlar cennet ashabıdırlar ve orada edebidirler[20 kâfirler hakkında da, ; وَالَّذِينَ كَفَرواْ
İnkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, İşte onlar cehennem ashabıdırlar ve orada ebedidirler. buyurmuştur.
Vasiyet tamam olup Allah’a hamd olsun, Peygamber’e, âl ve ashabına da kıyamete kadar salat ve selam olsun. Âmin.
3. BÖLÜM
İMAM-I AZAM'IN OĞLU HAMMAD’A NASİHATLARI;İmam-ı Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh, oğlu Hammad’a şöyle dedi:
“Oğlum Allah Teala seni olgunlaştırsın ve desteklesin; sana birtakım öğütler vereceğim Eğer bunları tutar ve yolunca gidersen, ümit ederim, Allah Teala’nın izni ile dünya ve ahiret saadetine ulaşırsın."
Bu öğütlerimin birincisi; Bedeninin her uzvunu Allah korkusu ile kötülüklerden korumak ve Allah Tealaya kulluk maksadı ile O’nun emirlerini yerine getirmek suretiyle takva yolunu tutmaktır.
İkincisi;Bilinmesine ihtiyacın olan şeylere karşı cahil kalma,
Üçüncüsü; Din ve dünya işlerinde kendisine muhtaç olduğun adamlardan başkasıyla düşüp kalkma,
Dördüncüsü; Nefsine adil ol, zaruret olmadıkça ona insaf etme.
Beşincisi; Müslim ve gayr-i müslim kimseye düşmanlık etme.
Altıncısı;Allah Teala’nın verdiği mala ve mevkie kani (kanaat eden) ol.
Yedincisi;İnsanlardan müstağni kalmak için elinde olanı iyi idare et.
Sekizincisi;İnsanların gözünü üzerine çekme.
Lüzumsuz işlere dalmaktan kendini koru.
Onuncusu İnsanlarla buluşunca işe selam ile başla, tatlı tatlı konuş. Hayır, ehline sevgi ile şer ehline müdara ile (dost gibi davranarak) muamele et.
On birincisi;Allah Teala' ya zikri, Peygamberimize salâtı artır.
On ikincisi; Seyyidu’l-istiğfar ile meşgul ol. Seyyidu’l-İstiğfar Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in şu duasıdır:
“ALLAHÛMME ENTE RABBÎ LA İLÂHE İLLA ENTE HALAKTENİ VE ENE ABDUKE VE ENE ALA AHDİKE VE VA’DİKE MESTETA’TU EÛZUBİKE MİN ŞERRİ MA SANA’TE EBÛU LEKE BİNİ’METİKE ALEYYE VE EBUÛ BİZENBÎ FAĞFİRLÎ FEİNNEHU LÂ YAĞFİRU’Z-ZUNUBE İLLÂ ENTE”.
Tercümesi: “Allahümme, (Ey Allahım) Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Beni yarattın, ben de senin kulunum ve gücüm yettiği kadar sana olan ahdim ve vadimde dururum. Yarattıklarının şerrinden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetlerle de, günahlarımla da sana gelirim. Beni bağışla. Günahları senden başka kimse bağışlamaz.”
;Bu duayı akşam okuyup da o gece ölecek olursan veya sabahleyin okuyup da gündüz ölecek olursan Cennete girersin.
Ebü’d-Derda Hazretleri’ne, “Evin yandı” denildiği zaman; “Benim evim yanmaz”, dedi. ‘Zira ben Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellemden şu kelimeleri işittim. Bunları sabahleyin okuyan akşama kadar musibetten emin olur.
Akşamleyin okuyana da sabah oluncaya kadar musibet gelmez.”
“ALLAHÜMME ENTE RABBİ LA İLAHE İLLA ENTE ALEYKE TEVEKKELTÜ VE ENTE RABBÜ’L- ARŞİ’L-AZÎM. MAŞAALLAHU KANE VE MA LEM YEŞE’ LEM YEKÛN, LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLA BİLLAHİ’L-ALİYYİ’L -AZİM. İ’LEM ENNELLAHE ALA KULLİ ŞEYİN KADİR. VE ENNELLAHE KAD EHATA Bİ KÜLLİ ŞEY’İN İLMEN. ALLAHÜMME İNNÎ EÜZU BİKE MİN ŞERRİ NEFSİ VE MİN ŞERRİ KÜLLİ Zİ ŞERRİN VE MİN ŞERRİ KÜLLİ DÂBBETİN. ENTE AHİZUN BİNASİYETİHA. İNNE RABBİ ALA SIRATIN MÜSTAKİM.”
Tercümesi: “Allahım! Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Sana güvenirim. Büyük arşın Rabbi sensin. Allah ne dilerse o olur.
Binaenaleyh dilemediği şey olmaz. Kuvvet ve kudret Yüce ve Büyük Allah'ındır.
Biliniz ki, Allah her şeye kudretlidir. Allah Teala'nın ilmi her şeyi kaplar.
Allahım! Ben nefsimin şerrinden, her şirretin ve her hayvanın şerrinden sana sığınırım. Hepsinin nahiyesinden tutacak sensin. Muhakkak Rabbim doğru yolun sahibidir.”
On üçüncüsü; Her gün Kur’an okumaya devam eder, sevabını Peygambere, anana, babana, hocalarına ve diğer Müslümanlara hediye edersin.
On dördüncüsü; Düşmanlarından ziyade dostlarından sakınırsın, zira insanlarda fesat çoğaldı; düşmanın, dostundan faydalanır.
On beşincisi; "Sırrını, paranı, yolunu, gidişini gizlemendir.
On altıncısı;
On yedincisi; Ehl-i Sünnet yel-Cemaat mezhebine tutunup, cehalet ve dalalet erbabından kaçınmandır.
On sekizincisi; Bütün işlerinde niyetini halis kılman ve her halde helal yemeye çalışmandır. On dokuzuncusu; Şu beş hadis-i şerif ile amel etmendir: Bu hadisleri ben, beş yüz bin hadis içinden derledim
1.Ameller, niyetlere göredir. Her kişi, niyet ettiği şeyi elde eder;
عَنْ عُمَرَ رَضِىَ اللهُ عَنْه قال ؛ رسول الله صلى الله عليه و سلم؛ أَ ْلاَعْماَلُ بِالنِّيِّاَتِ ، وَ لِكُلِّ امْرِئٍ ماَ نَوَى فَمَنْ كاَنَتْ هِجْرَتُهُ اِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ اِلَى اللهِ وَ رَسُولِهِ ، وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا يُصِيبُهَا أو امْرَأةٍ يَنْكِحُهاَ فَهِجْرَتُهُ إلى مَا هَاجَرَ إلَيْهِ.
Ömer b. Hattab Radıyallahu anh Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle rivayet etti:
“Yapılan işler niyetlere göre değerlendirilir. Kimin niyeti Allah ve resulüne ulaşmaksa kendisine verilecek sevap da Allah ve Resulüne hicret sevabıdır. Kimin de hicreti bir dünyalık veya evleneceği bir kadına kavuşmak içinse onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlendirilir.”[22
2."Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan rivayetle Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur; "Kişinin kendisine faydasız şeyleri terk etmesi muhakkak ki kişinin müslümanlığının güzelliğindendir."[23]
3. Hiç biriniz kendi nefsi için sevdiği şeyi, din kardeşi için sevmedikçe mümin olamaz. عَنْ اَنَسٍ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِىِّ صَلىَّ اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ قاَلَ؛ لاَ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ ِلاَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِه
Enes Radıyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden biriniz kendisi için istediği bir şeyi din kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olmaz.”[24]
4. Helal de belli, haram da bellidir;عَنِ النُّعْماَنِ بْنِ بَشيِرٍ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ سمعت رسول الله صلى الله عليه و سلم يقول ؛ اَلْحَلاَلُ بَيِّنٌ وَالْحَراَمُ بَيِّنٌ بَيْنَهُماَ مُشَبَّهاَتٌ لاَيَعْلَمُهاَ كَثيِرٌ مِنَ الناَّسِ فَمَنِ اتَّقىَ المُشَبَّهاَتِ اِسْتَبْرَأَ لِديِنِهِ وَ عِرْضِهِ وَ مَنْ وَقَعَ فىِ الْمُشَبَّهاَتِ كَراَعٍ يَرْعىَ حَوْلَ الْحِمىَ يوُشِكُ اَنْ يُواَقِعَهُ اَلاَ وَ اِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمىً اَلاَ اِنَّ حِمىَ اللهِ فِى أَرْضِهِ مَحاَرِمُهُ اَلاَ وَ اِنَّ فىِ الْجَسَدِ مُضْغَةً اِذاَ صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَ اِذاَ فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ اَلاَ وَهِىَ الْقَلْبُ .
Nu’man b. Beşir Radıyallahu anh anlatıyor; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim;
“Helal ve haram olan şeyler bellidir.
Bu ikisinin arasında halkın birçoğunun helal mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayanlar ise tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazi etrafında otlatan çoban gibidir ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır.
Agâh olun! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki Allah Teala’nın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.
Agâh olun ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa bütün vücut iyi olur, eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte o et parçası kalptir”[25]
5. Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kimsedir.;">عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو رَضِىَ اللهُ عَنْهُماَ عَنِ النَّبِىِّ صَلىَّ اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ قاَلَ ؛ اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِموُنَ مِنْ لِساَنِهِ وَيَدِهِ ، وَالْمُهاَجِرُ مَنْ هَجَرَ ماَنَهىَ اللهُ عَنْهُ.
Abdullah b. Amr Radıyallahu Anh'tan rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;
“Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların emin olduğu kim-sedir. Muhacir ise Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.”[26]
Yirmincisi; İnsanın, sıhhat halinde iken havf (korku) ile recâ (ümit, dileme) arasında bulunması, ölüm yaklaşınca da Allah Teala’ya güvenin artması ve sağlam ve temiz bir kalp sahibi olan ümidinin sarsılmaz olmasıdır.
Allah Teala bağışlayıcı ve esirgeyicidir.4. BÖLÜM
İMAM-I AZAM ‘IN BASRALI YUSUF SEMTİ RAHMETULLAHİ ALEYH’E NASİHATI
BU RİSALE, İMAM EBU HANİFE HAZRETLERİ’NİN ÖĞRENCİSİ HALİD B. ÖMER OĞLU BASRALI YUSUF SEMTİ’YE TAVSİYESİDİR.
Yusuf Semti Rahmetullahi aleyh, vatanı Basra’ya gitmek için üstadından izin istediği zaman, İmam-ı A'zam Ebu Hanife Rahmetullahi aleyh ona şöyle dedi;
“Hayır. Ben sana insanların birbiri ile muaşeretleri ve ilim sahiplerinin mertebeleri hakkında, nefis terbiyesi, halka karşı yapılacak muamele (siyaset-i raiye), hususi ve umumi riyazet meseleleri ve ammeye müteallik hadiseleri (halkın işlerini) araştırma yolu üzerinde gerekli öğütleri vereceğim, bunları almadıkça gitme, bu bilgilerle gidecek olursan, bunlar sana salahiyet veren bir alet, seni ziynetlendiren bir kuvvet olur ve seni kimse kötüleyemez.
Malumdur ki, insanlarla geçinme hususunda hırçın olursan, anan baban olsalar da, hepsi sana düşman olurlar. Amma onlara tatlılıkla muamele edersen, yabancılardan olsalar dahi, sana akraba gibi olurlar. Bunun için bir müddet sabret, işlerimden kurtulayım, biraz da hazırlanayım, sana bazı şeyler tarif ederim. Yolunca gider ve beni şükranla anarsın. Tevfik Allah’tandır,”
Bir müddet sonra, zamanı gelince de besmele ile söze başlayarak, “Ben” dedi, ‘Şimdi seninle beraber imişim gibi, içinde yapmaya karar verdiğin şeyleri birer birer görüyorum; Basra’ya girdin, sana muhalif olanlarla mübahaseye /karşılıklı konuşmaya ve onların delillerini bozmaya başladın, kendini onlardan üstün tuttun ve onların önünde bildiğini şerh ve izah ettin, sonra da onlarla bir arada bulunmak ve muaşeret etmekten ruhun daralmaya başladı, sen onları terk ettin, onlar da seni terk ettiler, sen onları dalalete nispet ettin, onlar da seni bidat ve dalalete nispet ettiler. Bu işin lekesi hem size, hem bize bulaşır ve nihayet sen kaçmaya ve onlardan ayrılmaya mecbur kalırsın, bu ise işe yaraşır bir hareket tarzı değildir. Allah tarafından selamet kapısı açılıncaya kadar, insan müdara edilmesi (dost gibi görünmesi) gereken yerlerde idarecilik yapmazsa (vaziyeti idare edecek şekilde hareket etmezse) akıllı sayılmaz.
Yusuf Semti Rahmetullahi aleyh diyor ki; “Hakikaten ben Ebu Hanife’nin tasvir ettiği durumda idim”. 0, sözüne şöyle devam etti:
“Basra’ya girdiğin zaman halk seni karşılar, ziyaretine gelir, sana kıymet verirler, sen de onların her birine değer ver, şeref sahibine ikram et, ilim erbabına tazim et, ihtiyarlara saygı ile davran, gençleri taltif et, halka ve ticarethanelere yaklaş, hayırseverlerle dost ol.
Sultanı ve adamlarını hakir görme ve onlara karşı iyi muamele yapmakta kusur etme. Sırrını kimseye söyleme, mihnetli zamanda tecrübe etmediğin kimsenin arkadaşlığına güvenme, düşkün ve nekes kimselerle hizmetleşme.
Zahirde sana hücuma vesile olacak sözleri söyleme, hele sefihler yanında fikir alışverişinden sakın! Onların davetlerine gitme, hediyelerini kabul etme.
İdarecilikten, sabır ve tahammülden, iyi huyluluk ve geniş yüreklilikten asla ayrılma!Daima iyi ve yeni elbise giyin. Çok iyi kokular sürün, toplantıları yakın zamanlarda yap. Fakat kabul gün ve saatlerin belli olmalıdır.Kendi hususi işlerini görmek için muayyen bir yer ayır, terbiye etmek ve yetiştirmek işinde kendini diğerlerinden öne al, bu senin mevkiini pekiştirir ve heybetini artırır. Namazlarına devam et.
Yemek ikramını esirgeme. Zira hiçbir zaman cimri, iktida (örnek) olamaz.
Kendi içine kıvrıl (kendini açığa vurma veya gösteriş yapma). İnsanların hayırlıları seni tanır, bir kötülüğe muttali olursan, düzeltmeye çalış; bir düzenliğe muttali olursan bu işe rağbeti ve hizmeti artır.
Seni ziyaret edeni de, etmeyeni de ziyarete çalış.
Sana iyilik edene de, kötülük edene de, iyilik yap!
Affet ve iyiliği emret, faydasız şeyleri bilmezlikten gel.
Kendine eziyet verecek şeyleri terk et. Hakları yerine getirmek hususunda acele et.
Kardeşlerinden biri hastalanınca bizzat onu yoklamaya git, habercilerle hatırını sor.
Gözden ırak olanları unutma, hallerini öğrenmeye çalış, senden uzak kalanlar olursa sen onlardan uzak kalma, senden ayrı düşen akrabanı ara ve bul.Sana gelene ikram et!Sana kötülük edeni affet! Hakkında kötülük söyleyen kimseye iyilik ile cevap ver. Bir kimsenin yakınlarından biri ölürse, onun hukukunu yerine getir.Bir genişliğe nail olan kimseyi kutla! Başına felaket geleni de taziye et, içine sıkıntı düşen kimsenin elemine ortak ol.
Senden işlerinden birinde uzak durmak isteyenden uzak dur.
Yardım isteyene yardım et, imdat isteyene imdat ver.
Gücün yettiği kadar halka sevgi göster, selamını kimseden esirgeme, kötü bir cemaat dahi olsa.Bir mecliste başkaları ile toplandığınız veya mescidde diğerleri ile bir araya geldiniz zaman, arada bir takım meseleler açılır, senin bildiklerin hilafına mübahase /karşılıklı konuşma cereyan ederse, muhalefet izhar etmeye kalkma.
Eğer senden bir şey sorarlarsa, oradakilerin bildiği tarzda cevap verirsin, sonra da bu meselede diğer bir mütalaa var, o da şöyledir, delili de böyledir dersin. Sözlerini anlayınca kıymetini ve değerini takdir ederler. “Bu mütalaa kimin reyidir” diyeceklerdir; ulemadan birinin cevabını verirsin.
Fikirleri senin dediklerine yatışır, kendileri de sana alışırsa, kıymetini anlarlar ve dereceni yükseltirler, o zaman sana muhalif olanların her birine, nazarlarını çekecek ilmi açıklamada bulunursun, onlar da gerekli dersi almış olurlar.
Yaptığın açıklama ince ve derin olmamalı, basit ve celi / açık seçik olmalıdır. Onlarla bazen latife şeklinde afakî konuşmalısın; bu, muhabbeti çeker ve ilim sohbetine devamı temin eder. Bazen onlara yemek yedirmelisin, bir şeye ihtiyaçları olursa onu temin edersin, onların kıymetli taraflarını gör, hatalarını bilmezlikten gel!
Daima rıfk /tatlılık ve mülâyemetle /yumuşaklıkla ve müsamaha ile muamele et. Hiçbirine göğsünün daraldığını ve sıkıldığını ihzar etme (açığa vurma). Onlardan biri gibi ol ve her birine kendine muamelen nasılsa, öyle muamele et, kendi nefsin için neden hoşlanırsan, onlar için de onlardan hoşlan.
Seni dinlemeyeni sen dinle, sana teklif etmedikleri bir şeyi, sen de onlara teklif etme. Onlar kendileri için neye razı olurlarsa, sen de onlar için onlardan razı ol. İyi niyetini öne geçir.
Sadakati kullan, kibri at, gadretmekten (hainlik etmekten) sakın, onlar sana gadretseler dahi emaneti yerine ver.
Onlar sana hıyanet etmiş olsalar dahi sözünden ayrılma, takvaya sarıl, diğer dinlerin salikleri seninle nasıl muaşeret ederlerse, sen de onlarla öyle muaşeret et.
Eğer bu vasiyetimi tutarsan, umarım ki selamete ulaşır ve rahat yaşarsın.
Sizin müfarakatınız /ayrılmanız bana hüzün veriyor. Allah selamet versin " [27][1]
"Hep sevinçli olma, içinde Allah Teala'nın razı olacağı derdin ve hüznün var olsun. Allah Teala adına dertli ol" demektir.[2]
İmam-ı Azamın Ebu Yusuf Rahmetullahi Aleyh'e olan bu nasihati burada bitti. Devamındaki nasihati da yine İmam Ebu Yusuf'adır. Rabbim ihlâsla istifade etmeyi hepimize ihsan eylesin.[3] İman esaslarını anlamak ve kavramak ile iman olmaz. Asrımızda niceleri İmanın ve İslamın güzelliğini ifade etmişler hatta bu konuda ilmi araştırmalar yaparak neticede İslamın güzel bir din olduğu sonucuna varmışlar. Ama bu güzel bilmeleri ve İslam ahkâmını öğrenmeleri bir marifettir (anlamadır), ancak bu anlama ve güzelliğini ve doğruluğunu bilmek iman olmadıkça yeterli değildir. Hiçbir kıymeti yoktur. Münafikun, 63 / 1[5] Bakara, 2/ 146. Enfal, 8 / 4[7] Nisa, 4 / 151.>[8] Tevbe, 9/100.[9]Rum, 30 / 40.[10][11]>Saf ve net, iç ve dış aynı iman üzerine olmalı ve dıştaki ifade edilen hakikatler içlerinde de kabul ihlâslı olarak tasdik olunmalıdır.[12] Muhammed, 47/8.[13] Bakara, 2 / 184[14]Kamer, 54 / 52–53.[15]> Meryem, 19 /63.[16][17][18] İsra, 17/14.[19] Hacc, 22/ 7.[20]Bakara, 2/82.[21]Bakara, 2/39.[22] Buhârî, Sahih, İman, 41; Müslim, Sahih, İmaret, 155; Ebu Davud, Sünen, Talak,11.[23] İbn Hibban, Sahih, c. 1. 446. H. No; 226; el-Heysemi, Mecmeu'z-Zevaid, c.8. s. 18.[24]Buhârî, Sahih, İman, 7; Müslim, Sahih, İman, 71, 72.[25]Buhârî, Sahih, İman, 39; Müslim, Sahih, Müsakat, 107; Ebu Davud, Sünen, Buyu, 3.[26]Buhârî, Sahih, İman, 4, 5; Müslim, Sahih, İman, 64, 65; Nesâî, Sünen, İman, 8, 9, 11.27]İmam-ı Azam hazretlerinin sözü sona erdi. Allah Teala Şefaatlerine erdirsin. Amîn.
وَ آخِرُ دَعْوَيناَ أَنِ الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ اْلعَالَمِينَ،
MEKTEBETULLAH ÖZEL ÇALIŞMA>2005 SİVASÖMER FARUK AKKAYA
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder